-
1 طال
-
2 uzamak
1. امتد [اِمْتَدَّ]Anlamı: uzun duruma gelmek2. انبسط [اِنْبَسَطَ]Anlamı: uzun duruma gelmek3. انتشر [اِنْتَشَرَ]Anlamı: uzun duruma gelmek4. تبسط [تَبَسَّطَ]Anlamı: uzun duruma gelmek5. تبطح [تَبَطَّحَ]Anlamı: uzun duruma gelmek6. ترامى [تَرَامَى]Anlamı: uzun duruma gelmek7. توسع [تَوَسَّعَ]Anlamı: uzun duruma gelmek8. طال [طالَ]Anlamı: çok zaman tutmak -
3 açık
\açık vermek Defizit aufweisen, in den roten Zahlen stehenkasa açığı der Fehlbetrag in der Kasseülkenin doktor açığı der Ärztemangel des Landes2) Lücke f3) ( gemi)\açıklarda auf offenem Meeraçığa çıkarmak entlassenyüzündeki ifade sevincini açığa vuruyordu der Ausdruck auf seinem Gesicht verriet seine Freude1) ( kapalı olmayan) offen, geöffnet, auf\açık bırakmak offen lassen, auflassen\açık kapı bırakmak ( fig) sich einen Ausweg offenhalten, sich eine Hintertür offen halten\açık pencere önünde vor dem offenen Fenster\açık şehir pol offene Stadtgözünü \açık tutmak die Augen offen halten2) ( yol) freiyolu \açık olmak freie Bahn habençek \açıktır der Scheck ist nicht gedecktçok \açık bir film ein sehr freizügiger Film5) ( boş) leer, freikâğıtta \açık yer kalmadı es gab keinen leeren [o freien] Platz mehr auf dem Blatt7) ( vazıh) offen\açık konuşma zamanı artık gelmişti die Zeit war nun gekommen, offen zu reden8) aufgeschlossenher çeşit yeniliklere \açık olmak aufgeschlossen sein gegenüber allerlei Neuigkeiten9) ( renk için) hell\açık bir renk eine helle Farbe\açık sarı saçlı bir kadın eine Frau mit hellblondem Haar\açık tenli hellhäutig11) ( sarılmamış) lose12) (kamuya \açık, halka \açık, gizli olmayan) öffentlich\açık duruşma/oturum öffentliche Verhandlung/Sitzung13) \açık farkla önde olmak mit großem Abstand führen1) ( açıkça) offen\açık söylemek offen sagen\açık söylemek gerekirse, ... offen gesagt [o gestanden],...\açık vermek ( fig) sich verraten, sich anmerken lassenhiç \açık vermedi er ließ sich nichts anmerkenbirine \açık olmak jdm offen seinkapım sana her zaman \açıktır meine Tür ist immer für dich offen2) ( dükkân) offen, aufbu dükkân pazarları da \açıktır dieser Laden hat [o ist] auch sonntags offendükkân \açık mı? hat das Geschäft auf?gözlerini \açık tutmak (a. fig) die Augen offen haltenışığı \açık bırakma! lass das Licht nicht an!radyo \açık mı? ist das Radio an? -
4 groß
eine \große Koalition büyük koalisyon;mit \großem Abstand führen açık farkla önde olmak;mit dem größten Vergnügen seve seve;\großen Wert auf etw legen bir şeye çok önem vermek;sie war seine \große Liebe o, onun büyük aşkıydı;\groß in Mode sein çok moda olmak;ich habe \große Lust zu gehen gitmeye çok hevesliyim;was soll ich \groß dazu sagen? ( fam) buna başka ne diyebilirim?;er hat es mir \groß und breit erzählt ( fam) bana onu enine boyuna anlattıer ist fast zwei Meter \groß boyu neredeyse iki metre3) ( zeitlich)die \großen Ferien büyük tatilmeine \große Schwester benim ablam;wenn ich \groß bin büyüdüğüm zaman;ein Vergnügen für G\groß und Klein büyük ve küçüklere bir eğlence5) ( Menge)eine \große Familie büyük bir aile;im G\großen und Ganzen topu topuKarl der G\groß Şarlman -
5 prendre
Iv t1 saisir almak2 tenir -(y)a almak3 -den almak4 aller chercher gidip aramak, almak5 yerine koymak6 obtenir edinmek, ele geçirmek7 içmek, yemek [je'mec]8 nécessiter ayırmak, almak9 yakalamak10 tutmak11 yakalamak12 utiliser, faire bir şey yapmak13 prendre l'air hava almak14 prendre feu ateş almak15 prendre l'eau su almakIIv ifonctionner çalışmak
См. также в других словарях:
uzamak — nsz 1) Uzun duruma gelmek, boyu büyümek Kısa boylu Japon cinsi bile sporla üç parmak uzadı. A. Haşim 2) Çok zaman tutmak, uzun sürmek Ama bu uzayan yaz, kışın gelmeyeceğine alamet değil! S. F. Abasıyanık Birleşik Sözler uzun uzadıya … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelmek — den, e, nsz, ir 1) Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı. B. S. Erdoğan 2) Geriye dönmek ... adamı Ödemiş ten aldım geldim, her masrafını çektim. N. Cumalı 3) Oturmaya, ziyarete gitmek Dün akşam amcamlar bize geldi.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmek — e, er 1) Bir yerden başka bir yere gitmek Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim. T. Buğra 2) den Bir yandan girip diğer yandan çıkmak İplik iğne deliğinden zor geçti. 3) den Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Liste Swadesh Du Turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
Liste Swadesh du turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
Liste swadesh du turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
Turc (liste Swadesh) — Liste Swadesh du turc Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
açık — sf., ğı 1) Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı Açık pencerenin önünde denize karşı saatlerce dertleştik. R. N. Güntekin 2) Engelsiz Açık yol. 3) Örtüsüz, çıplak Açık baş. 4) Boş Kâğıtta açık yer kalmadı. 5) Görevlisi olmayan, boş (iş, görev) … Çağatay Osmanlı Sözlük
eş — is. 1) Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun. Ö. Seyfettin 2) Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika Kadın diye eşini bellemiş,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kısa — sf. 1) Boyu, uzunluğu az olan, uzun karşıtı 2) Az süren, uzun olmayan Türk milleti en kısa zaman içinde yeni harflerle okumaya, yazmaya başladı. E. İ. Benice 3) Ayrıntısı çok olmayan Kısa bilgi. Kısa yazı. 4) is. Kısa olan şey Uzun lafın kısası.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkı — sf. 1) Dar Sıkı bir kemer. 2) İyice sıkıştırılmış, doldurulmuş, tıkız, gevşek olmayan Sıkı bir denk. 3) Zorlu, güçlü ve etkili En sıkı ve katı bir merkeziyet sistemi, bugün diğer faaliyet merkezlerini bloke edebilir. B. Felek 4) Dikkatli, titiz… … Çağatay Osmanlı Sözlük